Pazartesi, Eylül 11, 2006

Hala yoldayım...

Merhaba,

Bu blog yazısını nereden yazdığım konusunda bir fikrim yok. Avrupa'nın üzerinde bir yerdeyim. Saat alıştığım yerel saatle 11:31, ama üzerinden geçtiğim yerlerin yerel saatiyle tahminim akşam 8 buçuk civarı.

Bilgisayarımın kalan pil süresi ile sınırlı bir durumda olduğum için elimden geldiğince çabuk yazmaya çalışacağım.

Arkamda etraftaki bütün çocuklara sus demekle meşgul ancak onların hepsinin toplamından daha fazla gürültü yapan bir kadın. Üstelik herkese elindeki bagajları taşıtmaya çalışıyor. O da yetmezmişim gibi az önce yüz metreden belli bir erkek çocuğu için, sadece adı Elvan diye, dedesine oğlan mı diye sordu. Dedesi de "Benim de adım Elvan, ondan adına Elvan koydular..." diye açıklamaya başladı. Komik oldu, ama kabul etmeliyim kadın iyi toparladı durumu... Şikayet dilekçesi tadında bir yazı yazmak istemiyorum ama şunu da eklemeden geçmek istemiyorum. Uçak havalanırken, ayağa kalkıp boş pet şişe aramaya kalkarak bütün kabin ekibini paniklerden paniklere sürüklemeyi de başardı. (Boş şişeyi Elvan'ın küçük tuvaleti için arıyormuş, son olaydan sonra pek sahiplendi çocuğu. Halbuki yanında annesi, daha da ilginci uçakta tuvalet var!)

Bu uçak, ilk bindiğim uçağa göre daha küçük ama enteresandır koltuklar falan daha bir rahat, daha bir geniş. Ama öbür uçakta bir business class vardı , dillere destan. O ne konfor. Bu zavallı uçakta her üçlü koltuğun ortasındakini iptal etmek suretiyle business class oluşturmuşlar. Ama komik olan uçak boş. Benim yanımdaki iki koltukta boş, yayılmış vaziyetteyim. O zaman benim ki first class olsa gerek :)

Az önce felaket uykum vardı ama gitgide açılmaya başladı. Ne de olsa Pazar sabahı oldu benim için, artık uyanma vaktim geldi. Bakalım bu hikayeye bizim evdekiler ne kadar inanacaklar. Bugün, bunu çok sık tekrar eder oldum ama zavallı bedenim demekten kendimi alamıyorum sayın seyirciler.

Lufthansa'nın Türkiye uçuşlarındaki Türkçe anons bir kez daha saçmaladı. 1980'den kalma bozuk kasete mi kaydetmişler nedir? Bant falan kopuyor sanki, acayip sesler çıkıyor sonra kayıt ortada bir yerde duruyor. Bir ileri/geri sarma sesi sonrasında ses kaldığı yerden devam ediyor. Hayır, bence problem değil de o bant kopma ses efektinin çıktığı anda bazı yolcular ortalığa "N'oluyoruz? Motorlar mı patladı acep, yoksa kanat mı koptu?" tadında bakışlar atarak panik moduna geçiyorlar.

Evet, bu yazımı da bağlantı sorunları nedeniyle yazdıktan sonra yayınlayacağım. Ama, önemli değil en fazla 1 gün gecikme olur.

Avrupa'nın üzerinde 20 dak. ilerde başka bir yerde 8-10 bin feet yükseklikten hoşçakalın. Ankara'da buluşmak üzere...

PS: Laptop'un hakkını yemişim daktilo olarak kullanınca, epey dayanıyor!

Hiç yorum yok: