Pazartesi, Kasım 28, 2005

Thanksgiving'in ardından

Bu işten pek de bir şey anlamadığımı itiraf etmeliyim. Bayram oldu dediler ve 9 gün tatil yaptık...

Eğlenceli miydi bari? Hayır, hiç de değil. Etrafta kimse kalmadı, daha da kötüsü evden dışarı çıkmam için sebep de kalmadı. Tatilin büyük çoğunluğunu ben de normal olarak evde geçirdim.

Herhangi bir bayram tatilinde, Türkiye'de olup da yalnız olabilirdim. Ama bu onun gibi bir şey de değildi. En azından benim alışkın olduğum bayramların benim için bir anlamı var. Şükran günü bana bir anlam da ifade etmiyor temelde.

Bir itirafta daha bulunmak istiyorum. Ben bu bayramın gerçekte kaç gün olduğunu da tam anlamış değilim. Sanırım 2 gün... Şimdi bu size saçma gelebilir, ama gerçekten böyle. (Bu durum şuna benziyor, 3 günlük bayram tatilini 9 güne tamamladıklarında yabancı birinin, özellikle de yerel tv ve gazetelerle ilgili olmayan yabancı birinin bayramın tam olarak ne zaman ve kaç gün olduğunun bilmesinin zor olmasına. -- Evet, bu cümleyi ben kurdum. Ben bile okuduğumda anlamıyorum. Zaten kurallı bir cümle olduğuna da emin değilim. Siz de canınızı sıkmayın pek.)

Ayrıca bir şeyi daha keşfettim. Bayram pek bir şey ifade etmese bile - yani her durumda - bayram tatiline ödev verilmesi can sıkıcı bir durum.

Son bir not daha. Her ne kadar ben bayram deyip dursam da bu olan bitene; bu başka bir şey, ben adını bilmiyorum bayram diyorum o ayrı. Zaten bana göre bütün 9 günlük tatiller bayramdır...

Sağlıcakla kalın, hoşçakalın...

Pazar, Kasım 20, 2005

2 Ay ve 1 Gün Sonra

Buraya geleli yaklaşık 2 ay oldu. Gün mü sayıyorum? Hayır. Ama geldiğimden beri - yarın - ilk defa San Francisco'ya gideceğim.

İstanbul'da yaşayıp da hiç denizi görmemiş insanlar gibi hissediyorum kendimi. Böyle olunca hesaplamaya karar verdim. Ne kadar zaman sonra "şehri" görmüş olacağım diye. 2 ay ve 1 gün sonra... (Oldukça ironik bir sonuç)

1 gün için de olsa fantastik düzenimi, bütünüyle geride bırakmak güzel olacak. Tembellik yapmayıp bir de fotoğraf makinesi almış olsam harika olacaktır gerçekten. Ama bu haliyle bile harika olacak, eminim.

Ayrıca buradan bu organizasyonda katkısı bulunan bütün "hayırsever" arkadaşlara teşekkürlerimi iletiyorum.

Bekle beni SF, geliyorum... :)

Hoşçakalın...

Cumartesi, Kasım 19, 2005

Ben 9 gün bayram tatili yaparım arkadaş...

Evet, Türkiye'de olmamanın iyi ve güzel yanları da olabiliyor.

Misal senelerdir beklediğimiz, özlediğimiz 9 günlük tatili burada bulmuş olmam gibi. (Buradan okul yönetemine şükranlarımı iletiyorum. Gerçi bu Şükran Günü'nde mantık tam olarak bu olmasa gerek ama neyse!)

Bu 9 - yazı ile "dokuz" - günlük tatilde ne yapmayı planlamıyorum:
  • Antalya'ya gitmeyi planlamıyorum. Zaten Türkiye'de ki 9 günlük tatillerde de tercihim bu yönde olmazdı.
  • 9 gün yatmayı - maalesef - planlayamıyorum.
Gerçi tatilde ders çalışıyor olacak olmam, (hatta daha da kötüsü EM çalışıyor olacak olmam) büyük ama çok da rahatsız edici olmayan bir problem.

Yalnız buradan şunu da söylemek istiyorum, yoksa içimde kalacak. "Bu kadar uzun tatil olmaz, alın size çifter çifter ödev" diyen bütün hocalarıma teessüf ediyorum.

Sevgi ve saygıyla kalın, hepinize önümüzdeki 9 gün için iyi çalışmalar dilerim - Hınzır Hınzır Gülümsüyorum Smileyi'si Buraya Gelecek - .

Pazartesi, Kasım 14, 2005

Merhaba Web!

Bu sayfanın son güncellenme(açılış) tarihi 13 Haziran 1997

İlk web sitemin en altında bu yazıyormuş...Yazıyormuş diyorum çünkü ne bu site şu anda yayında, ne de ben yerel kopyalarına sahibim.

Internette bir şeyi ararken arasıra başvurduğum sitelerden biri de WaybackMachine.org . Size herhangi bir web sitesinin geçmiş hallerini gösterebiliyor. Bir çeşit web arşivi. Şu anda tahminen 1 petabyte veri içerdiği tahmin ediliyor. (Bu birimin ne olduğunu anlatmak biraz zor ama 2^50 byte diyebilirim. Daha anlaşılır bir örnekle, dünyadaki tüm basılı malzemeler = 2oo petabyte (mış). Daha fazla bilgi için bir zahmet Google It.)

Hoşgeldiniz,

BU SİTE AHMET ALTAY'IN SİTESİDİR.

En üstte bu yazıyı görüyorum. Gözlerim doluyor, ağlamaklı oluyorum...Acaba niye bu kadar iri, kırmızı ve büyük harflerle yazma gereği duymuşum. Web sitelerinde estetik konusunda temelden ciddi sorunlarım olduğuna eminim :)

Bazı web sitelerinin gelişmesini film şeridi gibi takip edebilirsiniz adeta. Ama ben bunlarla ilgilenmiyorum. Ben daha spesifik olarak kendimle ilgileniyorum.

13 Haziran 1997'de "Merhaba Dünya!" dedikten (daha doğrusu "Merhaba ben Ahmet Altay" dedikten ) bu yana 8.5 yıl geçmiş. Internetle toplam tanışıklığım da olsa olsa 9 yıldır. Yaşım kaç peki? Yaklaşık yirmi iki. O halde ömrümün %40'ından daha fazla zaman geçmiş, internet ile tanışalı.

Düşünüyorum da vay be dememek imkansız. Tek bir e-mail adresimin olduğu yıllar, şifrelerin basit olmasında bir sakınca olmayan zamanlar. MS Comic Chat, Net Meeting. IRC, ICQ ise sonradan çıkan yeni şeyler benim için. Nereden nereye geldik? İnanmakta güçlük çekiyorum...

Ayrıca bu süper web sitemle nasıl 2. Internet Mahir olmadığım da ayrı bir mevzu. O günden bu güne ne değişmemiş pek? Galatasaray, izcilik, programlarım ve illa ki yazım hataları. (Özellikle DOS için geri dönüşüm kutusu fikrim gerçekten çok orjinal(!) ve harika.)

Bu yazıyı toparlayabileceğimi sanmıyorum. 9 yılımın önemli bir bölümünü küçücük bir yazıya sığdırmam imkansız. Belki bir gün içimden gelirse biraz daha anlatırım, "paraya kıyıp 33.6 K modem mi alsam yoksa 28.8 K yeter mi" diye düşündüğüm günleri.

Bu sayfalar en iyi Internet Explorer ve 256 renk çözünürlüğünde çalışır


Bu uyarımın da beni dumurdan dumura sürüklediğini itiraf etmeliyim. O zamanlar IE yeni çıkmış ben de onu destekliyormuşum, şimdi de Firefox. Hep geride olan tarafı desktekliyorum ya hayırlısı...256 renk için ise yorum bile yapmıyorum. Ama ne olduğunu anlamayanlar için özetle 8-bit :) (Çok anlaşılır oldu gerçekten!) Ben daha kötülerini de gördüm belki de onun için çok da garipsemiyorum aslında...

Sağlıcakla kalın...

ve son bir uyarı :
Bu sayfa ve diğer alt sayfaların tüm hakları saklıdır

Telif Hakkı (c)Ahmet ALTAY 1997


:), Hoşçakalın.

Pazar, Kasım 13, 2005

Amerikan Traşı'nı Çözdüm

Amerika'da bir berbere "abi Amerikan kes!" desen ne tepki verir? Tepki vermez, çünkü anlamaz. Adam zaten standart olarak öyle kesiyor. Yanlar şerit halinde kısa, orta biraz daha uzun...

Türkiye'de bir berbere gidersen önce seninle biraz muhabbet eder, bir çay ikram eder. Sonra saçını yıkar. Biraz makina, çokça da tarak ve makas kullanarak kesmeye beşlar. İşi bittiğinde de saçı bir daha yıkar, kurular vs... Sonra da adam gibi uğurlar.

Burda işler biraz farklı. Gerçi -benim gittiğim- berber dükkanı bizimkilere benziyor. (Hem erkek hem kadınlara hizmet vermeleri dışında!) Oturuyorsun. Toplam 10 dk ya sürüyor ya sürmüyor. Kullanılan malzemeler: kısa kesmeye yarayan uç, uzun kesmeye yarayan uç ve makina. Olmaz böyle bir şey. Oturan herkesi, adamlar tek kalıp çıkarmayı başarıyorlar.

Ama iyi yanları da var tabi,
  • Geveze berberlerden şikayetçiyseniz
  • Saç kestirmek dediğin 10 dk'da bitsin diyorsanız
  • Saçınız şeklinin böyle acaip olmasını istiyorsanız
size adresi verebilirim, eminim zevk alacaksınızdır.

Tabi, burda her yer böyle demek istemiyorum. Çok daha yüksek ücretlere ($30-$60 !!!) burda da adam gibi berber bulmak mümkün(müş)...Eee, işçilik pahalı burda :(.

Sağlıcakla kalın.

Cumartesi, Kasım 12, 2005

New Blog Buttons Available ( Link This Page!)

If you want to give a link to my homepage or specifically to this blog, you may use the following blog buttons (80 x 15 - png) for this purpose. (Use right click -> Save As, to save them.)



(Please do not hot link them, instead put local copies on your server.)

PS: If you like blog buttons, you can make your own at Brilliant Button Maker.

Cuma, Kasım 11, 2005

Ne Dinliyorum ? : "Hayalet Sevgilim"

Mutlaka haberiniz vardır, ama biraz uzakta olmamın da etkisiyle gündemi geriden takip ediyorum, onun için benim yeni haberim oldu. Maruz görün...

Gecikme ile de olsa İrem Yağcı'yı keşfetmiş durumdayım. Kendisi, kendi iddiasına göre eskaza meşhur olmuş. Hürriyet gazetesi muhabirinin yazdığı gibi bir çeşit Blair Witch Project aslında ama reklam amacı olmayan.

Siz en iyisi aşağıya linkini ekledğim fan sitesine bir göz atın. Şarkı nasıl fenomen(!) olmuş? Bu arkadaş kim? Neden şarkıcı olmak istemiyor? "Hayal Et" mi yoksa "Hayalet" mi? ve daha pek çok sorunun cevabını burada bulabilirsiniz ve hatta şarkının aslına da buradan ulaşabilirsiniz.

Alın dinleyin, bakalım beğenecek misiniz?

Hoşçakalın.

PS : Bu 3. nesil cep telefonlarının kullanımın artması ile toplumun bir çeşit sosyal dönüşüm içine girdiğini düşünmeye başladım. Eskiden daha kısıtlı bir kesimde olan görüntü, ses kayıt ve paylaşım imkanları şimdi herkesin elinde var. Bakalım sonu ne olacak?

PPS : Sanırım 2. şarkısı da piyasaya düşmüş. Bu iş artık reklam kokmaya başladı ama bakalım zaman ne gösterecek...

İlgili:
  • ... Hürriyet Gazetesi - Kelebek Ekindeki röportajı
  • http://iremhayaletsevgilim.tk/ UYARI: Bu sitenin içeriğini 10 Kasım 2005 tarihi ile kontrol ettim. Sitenin içeriği "güvenli" ancak içerik sağlayıcının "güvenli" olduğundan şüpheliyim. Bu siteyi kullanmanızdan dolayı oluşacak risklerden sadece sizin sorumlu olduğunuzu hatırlatmak isterim. Ayrıca benim/ve bu sitenin, ilgili site ile hiçbir bağlantısı yoktur.

Perşembe, Kasım 10, 2005

Sweet November (yada : Kasımda ~Tişört Giymek~ Başkadır! )

  • Ankara'nın Eylül'ü
  • Antalya'nın Şubat'ı

Evet artık bu listeye ekleyebileceğim bir yer - ay ikilisi daha var. (Başlıktan'da anlayabileceğiniz gibi New York - Kasım ... değil. Yanıldınız, üzgünüm.)(*)

Son eklentim : San Francisco - Ekim, Kasım

Burada benim sezon biraz daha uzun. Hava'nın 20-25 derecelerde gezdiği, hafif rüzgar esintisinin olduğu, kuru olmayan ama nemliliğin de insanı boğmadığı bir hava. Tişört giymekten mutlu olabileceğiniz, şort giysem üşür müyüm sorusunu rahatlıkla sorabileceğiniz bir hava.

İnsan hava'dan daha fazla ne isteyebilir ki?
Gün içinde ara ara ama kısa kısa yağan yaz yağmuru kıvamındaki yağmurların güzelliğini de isteyebilir. Ki, burada o da mevcut.

Hoşçakalın, mutlu kalın...


(*) New York - Kasım ikilisini de gerçekten görmek istiyorum. En azından merak ediyorum. Amerikan sinema ve reklam endüstrisinin suçu bu tamamen, benim değil. bkz. Sweet November , Autumn in New York. Ayrıca nedir n'oluyor diyenler için açıklık getireyim. İlgimi çeken filmlerin görüntü güzellikleri, içerikleri değil. :)

Çarşamba, Kasım 09, 2005

"Friend" Networks

80630, yonja, bilkentlife, Hi5 ve daha bilmediğim pek çokları.

Bu liste daha ne kadar uzatılabilir, bilmiyorum ama en sonunda birine üye oldum. Artık n'olacaksa?
Eğer olur da yolunuz düşerse, beklerim facebook'da ki arkadaşlarım listeme.

Ne de olsa, sizleri tek tek tanımasam da, bu blog'u okuyan herkes arkadaşım sayılır. :)

Her türlü sanal ortamlarda buluşmak üzere hoşçakalın, sevgiyle kalın.

sıradan'a cevap

sırandanlık dediğin sadece bir avuntuysa,
o da sadece mutsuz olduğumda;
istemem sıradanlık senin olsun
benimle senin arandaki fark buysa.

görebilirsin beni,
daha dikkatli bakarsan sokağa.
tek farklı kişi sokakta,
büyümüş ama hala çocukca.

sırandanlığa övgü

büyüdükçe, belki de iyice yaşlandığında
anlarsın sıradan biri olduğunu.
sadece herhangi biri, sokakta.
hiç istemesen de,
alışmak lazım gerçek buysa:
sadece sıradan birisin, dünyada.

ve her şey ters gitmeye başladığında
memnun olmakta zorladığında
sığınırsın, sıradan biri olduğuna.
sadece herhangi biri.
sadece herhangi biri,
kadar mutsuzsundur ne de olsa!

Cumartesi, Kasım 05, 2005

Dejavu(msu)

Hiç daha önce yaşadığınız bir anı tekrar yaşıyormuşsunuz gibi hissettiniz mi? Eminim olmuştur. İşte o yaşadığınız dejavu ve kesinlikle bu yazının konusu değil.

Ben size dejavu(msu) dan bahsedeyim. Hiç daha önce bir filmde izlediğiniz bir sahneyi yaşıyormuşsunuz gibi hissettiniz mi? Evet, ben az önce hissettim.

Nasıl oldu, anlatayım. Cuma akşamı, olmayacak bir saatte, 4 kişi ders çalışıyoruz. Kütüphanede değiliz, çevredeki diğer odalarda da değişik insanlar çeşitli boyutlardaki gruplar halinde toplantı yapıyorlar. (ve çoğu bizim toplanma amacımızdan farklı olarak sosyal amaçlarla orada toplanmış vaziyetteler)

Tam bir sorunun üzerine konsantre olmuş ve bütün bunalmışlığı üzerimizde hissederken, yan odadaki insanlar yumuşak bir tonda koro halinde güzel bir şarkı söylemeye başladılar. Sevdiğim tarzda bir müzik bu kesinlikle. Hangi dilde söylediklerini bilmiyorum ama şarkının güzel bir şeyleri anlattığından eminim. Dördümüz, birbirimize bakmaya başlıyoruz ve hissettiğimiz rahatlama anlatılmaz.

Bütün bunlar bana Esaretin Bedeli 'ni hatırlattı. Tam olarak Andy'nin pikaptan çaldığı müziği mikrofonla diğerlerine dinlettiği anı. Bir an için olsun onlar gibi hissettim. Müzik bazen gereğinden daha fazla güzel olabiliyor. Filmi izlemiş olanlar beni daha iyi anlayacaklardır sanırım. (Bu filmi izlememe vesile olmuş olan Volkan ve Murat'a teşekkürlerimi iletiyorum.)

Bu seferlik tadında bırakıyorum ve burda son veriyorum.

Hoşçakalın.

Meraktan Not : Biliyorum fazla merak iyi değildir, ama, "The Shawshank Redemption" 'ın çevirisi "Esaretin Bedeli". Bu nasıl bir çeviridir anlam veren var mı acaba? Yada bir şeyin çevirisi orjinalinden daha anlamlı ve güzel olabilir mi? O zaman çevirmen sanatçı mıdır? bla bla bla ...

Cuma, Kasım 04, 2005

Bayramınız Kutlu Olsun (:

Merhaba -beni şahsen tanıyan tanımayan tüm- arkadaşlar,

Bayramınız Kutlu Olsun.

Bayramda akrabalarınıza gidin, arkadaşlarınızla takılın, uzaklardakilere e-mail vs. atın, mutlu olun.

Sevgiyle ve sağlıcakla kalın. Yazılarıma yorum yazın, beni de mutlu edin. :)

Hoşçakalın...

Salı, Kasım 01, 2005

Tarihlerin anlamsızlaştığı an

29 Ekim - Cumhuriyet Bayramı
29-30 Ekim - Sınavım var
30 Ekim - Kadir Gecesi
31 Ekim - Halloween
2 Kasım - Arife
2 Kasım - Sınavım var
3 Kasım - Bayramın ilk günü
3 Kasım - Bana göre yorucu bir Perşembe
3 Kasım - Ödevim var
4 Kasım - Ödevim var
... Aralarda bir yerde bayramın son günü
8 Kasım - Ödevim var
8 Kasım - Sınavım var

Artık hangi gün hangi özelliğimden dolayı özel gün karıştırmak üzereyim.
Milli mi, dini mi, coğrafi mi?[1]

Bir de şahsi özel günler var onları da unutmamak lazım tabi.

Günler nasıl olursa olsun, sizin gününüz neşeli olsun! :) [2]


Referanslar :
  1. ... (Google'da ara)
  2. ... (Google'da ara)