Pazar, Temmuz 30, 2006

Sevgili Blog

Sana ilk defa ve tek kereye mahsus olmak üzere gerçek bir günlüğe yazar gibi yazmak istiyorum, arkadaşımmışsıncana.

Fark ettiysen eğer, sana uzun aralıklar ile yazıyorum artık. Üstelik hiç de meşgul değilim. O halde tembelim, evet tembelim. Biliyorum bahane değil ama sana yazmamak için başka sebeplerim de var. Bu sebeplerden en önemlisi bu günlüğün tek yazarlı ama çok okuyuculu olması. Yani senin anlayacağın her şey sadece seninle benim aramda değil. Bu da bende bazen garip bir his oluşturuyor. Yazarken gelişi güzel yazmakta zorlanıyorum, yer yer kasılıyorum. Bunu yazdık ama insanlar yanlış anlamazlar umarım derdi zor iş. İnanır mısın insanı yazmaktan soğutur...

Arabada giderken dinlemek için kendime müzik dosyalarından müzik cd'si hazırladım. Bir cd bu kadar mı kötü olabilir. Dinlemek istemiyorum, bildiğin kötü müzik. Burdan da şu sonuca vardım kendi çapımda, bilgisayarıma doldurduğum müzik ile dinlemeyi sevdiğim müzik farklı. Ama bu ne demek bilemiyorum, bu kadar saçma bir durumu yorumlamak zor gerçekten.

Gün içinde kaç farklı çeşit bilgisayar ile muhattap olduğumun sayısını kaçırdım artık. Çok++ :) . Program falan yazıyorum, kendi çapımda eğleniyorum. Bilgisayar programı yazarken hep düşündüğüm bir şey vardır. Her ne yapıyor olursam olayım, büyük olasılık 5 yıl sonra bu yaptıklarım bir anlam ifade etmeyecek. O halde niye yapıyorum? Al işte, benim mantıklı sebep bulma yeteneğimi aşan saçma durumlardan biri daha...

Hafta sonları yazlıkçı moduna bağlamaya başladım. Kumsala gider gibi havuza gidiyorum. Dönüşte patates kızartması falan yiyorum hoş yani. Zaten, kabul etmeliyim ortamda da bir yazlıkçı sitesi havası var. Gerçi okulun ortasında boyunda havlu, ıslak mayo, ayakta terlik kombinasyonu ile dolaşmak da saçma durumlardan biri oluyor ama, kim demiş ki saçma durumlar eğlenceli olamaz diye bence gayet güzel.

Daha doğru düzgün güneş görmeden derim soyulmaya başladı. Ya buranın güneşi daha bir sağlam daha bir yakıcı yada benim tenim hassas olmuş. Bence güneş daha yakıcı ama bilemiyorum tabi. Böylece bu yazı da boş geçmemiş oldum, deri değiştirme sürecini başlatarak. Havuza takılmak ayrıca ufkumu da açtı. Hem 10 yaşındaki çocuklardan hem de 70 yaşındaki yaşlılardan yavaş yüzdüğümü fark ettim. Kendimi tebrik edip, anlayamadığım şeyler listesine bir madde daha ekleyerek geçiştiriyorum bu konuyu da.

Bir insan hakkında her zaman öğrenebileceğim yeni şeyler olduğunu anladım. O zaman her yargı önyargı olmuş olmuyor ama? Kafam çok karıştı, emin değilim gerçekten. Bir insan hakkındaki bilgimizin dinamik olarak yeni gelen bilgiler ışığında güncellenmesi gerekir. Aksi takdirde, eksik bilgi ile iş yapıyor oluruz, normal olarak sonuçlarına da biz katlanırız.

Bu arada, pek kıymetli blog'um ara ara ben yerine biz diyerek seni de kendime ortak ediyorum. Ama artık bunca zamandan sonra aramızda ayrı gayrı olmasa gerek.

Hazır insanlardan söz açmışken, insanın uzun yıllar süren arkadaşlıkları olmasının bir önemini daha keşfettim. Şimdi bu gerçekten çok uzun yıllardır tanıdığımız kişiler bizi neredeyse bizim kadar iyi tanıyorlar. Eee bu kadar bilgiye sahip ve dışarıdan bakan bir gözden alabilecek çok akıl olmalı. Üstelik kabul etmeliyim, ... yok yok teşekkür etmeliyim. Teşekkür ediyorum tüm eski dostlarıma.

Yazmakta çok zorlanıyorum. Fiziksel şartlar müsait değil pek biliyor musun. Bilgisayarımın fanında problem var. Aleti masanın üstünde normal çalıştırınca çok yavaş çalışıyor. (Blog'cum sebebini açıklamak istemiyorum, malum teknik ayrıntı ama senin sorunu anladığından eminim.). Her neyse, aleti yükseltmem gerekiyor. Bazen iki kenarına kitap koymak suretiyle yükseltiyorum. Ama en iyi sonucu ortasına kalınca bir ajanda kutusu koyunca alıyorum. Bu sefer de alet tahteravalliye dönüyor. Klavye kullanmak artık bir denge oyunu haline dönüşüyor. Tahmin edebileceğin gibi yaz listeye bir madde daha :)

Geçen hafta sonu hava felaket sıcaktı. Bu hafta sonu ise serin. İlginç aslında. İkisi de güzel değil aslında şöyle kararında bir temmuz sıcağı istiyorum. İlgililere benim adıma iletirsen sevinirim. Bonus olarak hafif yaz esintileri de hoş olur hani. Ben de kendi payıma düşeni yaparım. Dondurma yer gezinirim sokaklarda :)

Sadece tek bir kere için bu formatta yazıyorum dedim ama hoşuma gitti aslında. Yazarım ben ara ara yine böyle. Hoşçakal şimdilik.

Pazartesi, Temmuz 10, 2006

Zidane ?!*

Her şeyi doğru zamanda doğru yerde bırakmak gerekiyor galiba. O son 10 dakika da fazla geldi ona galiba. Keşke...

Niye yaptı böyle bir şeyi acaba? Bardağı taşıran son damla neydi bilmiyorum ama onca yıldan sonra olmadı galiba... Kim bilir, ruhu mu dayanamadı, bedeni mi isyan etti acaba?

Vakti geldiğinde sahadan ayrılmak gerekir artık, 2 dakika daha uzatmak adına onca yılların getirdiğini hırpalamak çok yazık... Bu kadar iyi bir kariyer, çok daha güzel bir finali gerektirirdi. Yazık oldu, üzüldüm onun namına.