Cumartesi, Ocak 06, 2007

Hayatından Çıktıklarım

Mütemadiyen yapıyorum, çıkıyorum birilerinin hayatından.

Şu an bile oluyor bir yerlerde, uzakta. Gözden ırak gönülden de ırak meselesi değil sadece bu. İnsanlar hayatlarına devam ediyor bensiz, farksız. Üzülüyorlar, kaybediyorlar, mezun oluyorlar, neşeleniyorlar, dağıtıyorlar hep aynı; iş paylaşmaya geldiğinde ben yokum orada.

Ne olacaktı ki başka? Hayat belki donsaydı bir buçuk yıl kadar önce herkes için o zaman problem olmazdı. Ben yine gelişme gösterememiş olurdum ama herkes için de aynı olurdu, curveden yırtardım.

MSN, Skype, E-mail bunlar ile arkadaş mı kalınır insanlarla. Şöyle bir dışarı çıkmak lazım, sohbet etmek lazım, Ali Kırca'nın dediği gibi hayatı paylaşmak lazım.

İnsanların hayatından birden çıkmak diye bir şey yok tabi. Hafif hafif kopuyor bağlar. Önce sadece merhaba dedikleriniz sizi cep telefonlarından siliyor. (Simüle ediyorum.) Onlar çok önemli değiller gerçi. Sonra arkadaşlarınız sadece merhaba dedikleriniz oluyor. Yakın arkadaşlarınızla da artık eskisi kadar yakın olmuyorsunuz. Eee nasıl olasınız ki, uzaktasınız. Bu böyle zincir halinde gidiyor.

Gerçi burada bir detayı atlattığımı kabul ediyorum. Bazı insanlarla böyle 5 dk için bile bir araya geldiğinizde her şey bir anda eskisi gibi oluyor. Yada bana öyle geliyor ama oluyor oluyor...

Belki de bu uzakta olmak filtre gibi bir şeydir, sadece gerçek dostlarınızı bulmak için.

Pollyanna Whittier


Hoşçakalın.

PS: Blog'u da kimse okumuyor artık. Abi kesin bütün arkadaşlarım terk etti beni. N'oluyor ya?

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Hilal, sağol gerçekten moral verdin. Fark etmişsindir son zamanlarda gayet yüksek bir tempoyla yazıyorum sırf siz okuyucularım (Hilal, sen, sonra yine Hilal, bir de sen) yeni yeni şeyler okusunlar canları sıkılmasınlar diye...

Tekrar teşekkür ederim hem okuduğun hem de bu yazıya şık bir yorum yazdığın için.

Sevgiler.