Salı, Mayıs 27, 2008

Phoenix

Haftasonunun üç gün olması itibari ile ıvır zıvır bir ton bir şeye vakit buldum. (Meraklısına not: Memorial Day olmasına istinaden Pazartesi tatildi.) Bir tek Indiana Jones'u izleyemedim ona yanarım o da haftaya artık. Olan biten her şeyi size parça parça yazarım belki kimbilir ama en çok ilgimi Phoenix çekti, onu hemen yazıyorum. Özetle arabada 5, az sonra 15... (Aletin Wikipedia'da neredeyse 20 küsür dilde yazısı var ama aralarında Türkçe yok. Buradan Türklerin pek ilgisini çekmediği sonuca varsam herhalde çok yanılmış olmam. Yani sizinde çok ilginizi çekmeyebilir, şimdiden kusura bakmayın.)

Her neyse, bu alet yaklaşık 350 kg.'lık bir metal yığını. 4 Ağustos 2007'de yola çıkmış. (O tarihte ben ne yapıyordum acaba?) Dün, TSİ gece yarısına doğru, planlanandan 15 dakika kadar önce Mars yüzeyine, kuzey kutup dairesine yakın bir bölgeye iniş yaptı. Orada su bulmaya çalışacak, ayrıca topladığı toprak örneklerini analiz edip sonuçlarını dünyaya gönderecek. Dün NASA'dan yapılan canlı yayınla bütün dünya aletin inişini an ben an takip etti. (Sanırım Türkiye'de de NTV canlı yayınlamış.)

Bu Mars'a başarıyla inebilen ilk araç değil. Tarihçeyi nasıl yorumladığınıza bağlı olmakla birlikte ilk başarılı iniş 1981 yılında gerçekleştirilmiş ki bu ben doğmadan önceye denk geliyor. Ama bu sefer ki yine de benim için ilgi çekici bir olaydı. Mesela, yaklaşık olarak 300 günlük bir yolculuğu bu kadar dakik planlamak nasıl mümkün olabilir. Ben herhangi bir olaya 15 dakika geç kalabilirken alet burdan oraya nasıl becerip de zamanında, hatta 15 dakika erken gidebildi?

İlgi çekici başka bir nokta ise iletişim. Alet iniş esnasında düzenli olarak bilgi gönderdi, iner inmez de fotoğraf falan göndermeye başladı. Phoenix dünyayla direk bağlantı kurabiliyor veya Mars yörüngesindeki uydular aracılığıyla dünya ile bağlantı kurabiliyor. Nereden baksanız stabil ve hızlı bir ağ bağlantısı var. Bu mümkünken, neden bizim evdeki kablosuz modem en fazla 10 metre çevresindeki 2 bilgisayar ile sağlıklı ve hızlı bir bağlantı kuramıyor? Bu soruya herhangi bir insan evladının tatminkar bir cevap vermesi güç olsa gerek. (Bir daha ki ISP'im NASA olacak!)
Modemim çalışmıyor ama en azından renkli fotograf çekebiliyorum :p
Aletin üzerinde çeşitli kameralar var görüntü almak için. Çok da ilginç görüntüler var Arizona'nın web sitesinde. Lakin benim anlayamadığım bir nokta var. Görüntüler siyah beyaz. Eminim mantıklı bir sebebı vardır... Ama buradan oraya 350 kg şeyi vaktinde götürmek mümkün de, renkli bir kamera takmak mı imkansız? Yoksa ben, benim modem çalışmıyor diye üzelmeyeyim diye mi yaptılar acaba?

Başka ilginç bir nokta da, Phoenix beraberinde bir DVD götürdü. İçinde yaklaşık 250 bin kadar kişinin ismi kayıtlı. Tam olarak ne amaçla yapıldı bilemiyorum, ama bence tamamen saçma bir davranış. Varsayalım ki bu DVD o şartlar altında uzun bir süre bozulmadan dayandı. Benim markasız DVD'lerin bir çiziklik ömrü varken diyelim ki bu DVD 1000 yıl boyunca çalışır vaziyette olacak. Bunu uzaylılar bulsa, bir işlerine yaramaz. DVD dediğin ISO standartı, ISO dediğin uluslarası standart organizasyonu, evrensel değil. O halde uzaylıları bağlamaz. Bunu daha sonra oraya gidecek insanlar bulsa yine işlerine yaramaz. İnsanlar 1000 yıl önce yazılmış yazıları okuyabilirler ama 10 yıl önce kaydedilmiş kasetleri dinlemek neredeyse imkansız. Ne ile dinleyeceksin, kaset çalar mı kaldı? 20 yıl önce üretilmiş 5.25 disketler nerede mesela. Her yeni çıkan dijital kayıt formatı bir önceki nesli ürünleriyle birlikte yok ediyor. Korkarım o DVD'nin de akıbeti en iyi frizbi olmaktır ki bence büyük başarı.

Son olarak, Mars'a robot göndermenin maliyeti ile potansiyel getirisini karşılaştırsalar ortaya ne çıkar acaba? Bu kadar para dünya için harcansa, burası daha yaşanır bir yer olamaz mı? İnsanların merakını anlıyorum ve takdir ediyorum ama Mars'ı düşünmeye başlamadan önce keşke Dünya'ya bir şans daha verselerdi.

Phoenix üzerine yanlı ve duygusal bir yazından sonra bence gidin biraz Phoenix Saga okuyun hem eğlenmiş olursunuz..

Hoşçakalın..

Hiç yorum yok: