Cumartesi, Ocak 14, 2006

E-Mail Hezeyanları

Bir değil iki değil kaç oldu artık unuttum. Durduk yere bir e-mail gönderiyorum ve her şey saçma sapan bir hal alıyor.

Şöyle bir şey olsun istiyorum,
Bilgisayarım, e-mail programım yada servis sağlayıcım artık hangisi olursa... Benim aşırı heyecanlı, sinirli ya da duygusal olarak stabil olmadığım anlarda gönderdiğim e-mailleri hemen iletmesin. Beklesin biraz, mesela 24 saat. Sonra bana sorsun, bak böyle bir şeyler yazdın, göndereyim mi, son kararın mı? Ben de sakin kafayla düşünüp karar vereyim.

Artık benim "mood"umu bilgisayarlar nasıl anlayacak onu bilmiyorum. Ama, eğer böyle bir hizmet olursa icabında para bile öderim kullanmak için. Maksat kafam rahat olsun.

E-mail yolu ile saçmalamak ne kadar kolay farkında mısınız? Karşınızda gerçek insan yok nasıl olsa. İstediğini yaz! Oh, be ne güzel iş. Ama olmuyor işte. İki kişi "normal" şekilde karşılıklı iletişim kurarken, hiç bir şey olmasa bile vücut dilleriyle birbirlerine "feedback" verirler. E-mail de öyle bir şey yok. Önce gönder, sonra toplam tepkiyi bekle.

Feedback loop'u olmayan kontrol sistemi gibi bir şey. Ufacık bir hata bile yapsan, çığ etkisi ile büyür, sonunda da gelir başına patlar.

Buradan e-mail ile ilgili herkese çağrımı yinelemek istiyorum. Spam vs. bunlar e-mail'in öncelikli sorunları değil. Öncelikle kullanıcıların kontrolsüz e-maillerine bir çare bulun. Sosyal ve ekonomik olarak bu ikisi karşılaştırıldığında eminim ikincinin daha ciddi olduğuna herkes kanaat getirecektir.

Hoşçakalın.

PS: Ciddi değilim, ama yer yer muzdaripim.
PPS: Kullandığım Türkçe için, elimden özür dilemekten başka bir şey gelmiyor...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

nesin kimsin bilmiorum (galiba international relation okuyorsun hadi kolay gelsin) nası çıktı bu sayfa karşıma hiç sorma
ama sonuç şudur ki, aptalca e-mailler yazıp bu durumdan müzdarip olan biri olarak sana katılıyorum.
kendine ii bak, e-maillerine dikkat et :)) ama yüreğinin götürdüğü yere git yine de ;)

Ir77 dedi ki...

Sayfama her nasıl geldiysen hoş geldin. Yüreğinin götürdüğü yere gitmek lazım, haklısın sana katılıyorum.

Yorum için teşekkür ederim. :)